Eskişehirin güzelliklerini çok duymuştum. Gezi olanağı çıkınca kaçırmadık. İyiki gitmişiz. Çok güzel bir yer.
Eskişehir lüle taşı ile ünlüdür. Lüle taşından hediyelikler boldu.
Gerçek yaprağın üzerine ebru uygulayıp verniklemişler ve kitap ayracı yapmışlar çoook güzeldi.
Eski evleri onarıp turizme açmışlar. Değişik illerden gelen ve bizimle birlikte gezen dört beş gezi otobüsü vardı.
Yıkık viran bir yeri restore edip yeni hale getirmişler ve alış veriş merkezi olmuş.
Cam Sanatları müzesini gezdik. Çok güzel eserler bizi büyüledi.
DNA sarmalını anımsatan bu esere bayıldım.
Camdan yapılmış bu portrede tonlamalar çok güzeldi.
Cam Sanatları müzesinin orta avlusu.
Camdan yapılmış minyatürler
Bu eseri çok beğendim.
Vitray çalışması
Şehrin her yerinde heykellere rastlayabilirsiniz.
Porsuk çayında botların kalktığı merkez...
Havuzda balık, balıkda kadın, kadında midye, midyede inci.
Sazlık ve bataklık bir alan kurutularak park haline getirilmiş. Büyük bir göl yapılmış.
Sindirella'nın kuleleri. Her bir kule farklı bir kuleyi temsil ediyor. Galata kulesi, Kız Kulesi, Burgulu kule gibi
Çi böreksiz olmaz (ğ) si yok.
folklorik kıyafetler ve çi böreğin tarihi
Anadolunun göbeğinde sahil.
Porsukda tatlı su balıkları hemde elim kadar
Parkın bir bölümü çocuklara teknolojiyi anlatan oyuncaklara ayrılmış. Tulumba suyuyla değirmen dönüyor. Enerji üretiliyor.
Su da taşımacılık gösteriliyor.
yukarıdaki kol çevrilerek aşağıdaki su yukarı çıkarılıyor.
Vinç ile kum taşınıyor
sıçrayarak sular etrafa saçılıyor. Tam bahçe sulamalık.
İki gün gezdik. Elbette daha çok gezilecek yerleri vardır. Yerleşmeyi düşünecek kadar sevdik Eskişehiri. Eski adında kalmış. Yepyeni bir şehir olmuş. Gidilip görülesi bir yer.
‘Sevdiğin her şeyi er ya da geç kaybedeceksin, ama sonunda sevgi başka bir surette geri dönecek.’ Kafka
Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı
29 Nisan 2013 Pazartesi
24 Nisan 2013 Çarşamba
Bir hafta sonu (Nisan 2013)
Hafta sonu kızım geldi. Yeni eve geçiyor. Gel bizim evden de istediğini al demiştim. Hemde arkadaşı için bana tablo yaptırmıştı. Yapmazsan evdekini alırım diyede tehdit etmişti.(şaka). Cuma akşamı beklemiyeyim diye saat 21 e bilet almış ama yine rötarla 23 de binebilmiş. Gece iki de babası ve kardeşi ikisi bir almaya gittiler.
Ertesi gün kahvaltıya götürelim dedik. Eşim Sarıalan yaylasında bir yer duymuş oraya götüreyim sizi dedi. olur dedik. Bolunun dağlarını çıktık tepeden aştık arkasına geçtik. Kimimizin başı ağrıdı kimimizin midesi bulandı.. yükseklik farkından. Geldiğimiz yerde de arabadan inemedik. Arabanın etrafını 3 köpek sardı. Eşimde köpekten korkar. Kapıya çıkanda yok ıssız bir yer. Döndük geri. Aynı yolları çık, in . Bildiğimiz bir yere geldik. Şansımıza orada da çalışan biri kaza yaptığı için çeşit çok değilmiş. bin kere özür dilediler. Ama yediğimiz tereyağı, balların peynirlerin tadı damağımızda kaldı.Reçelleri de kendileri yapmışlar. Böreksiz kızartmasız tam bir kahvaltı yaptık.
Öyleden sonra da benim resim kursunun günü vardı. Para verilecek, bir daha ki gün tespit edilecek vs derken gitmek zorunda hissettim kendimi. Kızıma hemen gelirim dedim. Gittim. Şenol hanım bir hazırlık yapmış görülmeye değer. Kabak salatasının üstüne resim yapmış! Biberden güneş, havuçtan balık, ceviz ve çörek otundan kumsal, nane yaprağından ağaç yapmış. Çok güzel olmuş.
Biberli ve tahinli börekleri de enfesti.
Etimekli tatlısı ve çukulata kaplı kurabiyesi de çok hafifti.
Eli çok güzel Şenol hanımın her yaptığı lezzetli oluyor.
Bir daha ki gün bende bakalım ben ne yapacağım...
Kızım telefon etti arkadaşlardan mamalardan zor ayrıldım. Evden bir sürü ıvır zıvır ayırmış kullanmıyorsun at dedi. Atmaya kıyamadıklarım dursun dediğim şeyler. Otoriter davrandı. O ara kapıcı geldi geridönüşüm kutusuna atılacakları ayrı veriyoruz. Aman dedim içine bak işe yarayacakları al kullan kız atıyo kullanılabilir dedim. Olur bakarım dedi. İçim azcık ferahladı.
Kızım kankası için ev hediyesi yaptırdı. Ressamlığım işe yarasın bari. Yapıp yapıp eve dolduruyorum tabloları. Beni baya sıkıştırdı. Hadi anne bitir diye. Gerçi ilk yaptığımın renkleri daha güzel geldi bana .
Buda güzel oldu. Islak ıslak koyduk arabaya yüklerin üstüne ve kızı İstanbula götürdük. Oğlan ehliyet aldı ya duramadı arabada. Ben süreyim dedi durdu.
Kızın yeni evi iki oda bir salon. Daha küçük bekliyordum değilmiş. Kapıda telefon bağlı arıyor bakkalda sipariş veriyor, geliyor kapıya. Gelen olursa arıyorlar bilgi veriyorlar. rahat bir site. Daha tam yerleşmedi. yerleşince güzel olacak.
Kızı bıraktık dönüş yoluna çıktık. Oğlan arabayı istiyor ben süreyim diyor. Adapazarından sonra verdi arabayı babası. Ve derste başladı. Kamyonlara yanaşma, arkadan hızlı gelene yol ver. Kafa çıkaran otobüslere kamyonlara dikkat et gibi. tabi sakin değilde bağırarak söyledi. çünkü üzerimize gelen otobüsten kaçmadı oğlan yol benim diye. Meğer eşim arabayı iyi kullandığı için fark etmiyormuşum tehlikeleri. Oğlan kullanınca bende gördüm trafiğin tehlikelerini ve ben de öğrendim.
Eve gelince yolun sitresinden hepimiz yorulmuşuz hemen yattık ama dinlenemedik. Bir hafta sonuda böyle geçti.
Ertesi gün kahvaltıya götürelim dedik. Eşim Sarıalan yaylasında bir yer duymuş oraya götüreyim sizi dedi. olur dedik. Bolunun dağlarını çıktık tepeden aştık arkasına geçtik. Kimimizin başı ağrıdı kimimizin midesi bulandı.. yükseklik farkından. Geldiğimiz yerde de arabadan inemedik. Arabanın etrafını 3 köpek sardı. Eşimde köpekten korkar. Kapıya çıkanda yok ıssız bir yer. Döndük geri. Aynı yolları çık, in . Bildiğimiz bir yere geldik. Şansımıza orada da çalışan biri kaza yaptığı için çeşit çok değilmiş. bin kere özür dilediler. Ama yediğimiz tereyağı, balların peynirlerin tadı damağımızda kaldı.Reçelleri de kendileri yapmışlar. Böreksiz kızartmasız tam bir kahvaltı yaptık.
Öyleden sonra da benim resim kursunun günü vardı. Para verilecek, bir daha ki gün tespit edilecek vs derken gitmek zorunda hissettim kendimi. Kızıma hemen gelirim dedim. Gittim. Şenol hanım bir hazırlık yapmış görülmeye değer. Kabak salatasının üstüne resim yapmış! Biberden güneş, havuçtan balık, ceviz ve çörek otundan kumsal, nane yaprağından ağaç yapmış. Çok güzel olmuş.
Biberli ve tahinli börekleri de enfesti.
Etimekli tatlısı ve çukulata kaplı kurabiyesi de çok hafifti.
Eli çok güzel Şenol hanımın her yaptığı lezzetli oluyor.
Bir daha ki gün bende bakalım ben ne yapacağım...
Kızım telefon etti arkadaşlardan mamalardan zor ayrıldım. Evden bir sürü ıvır zıvır ayırmış kullanmıyorsun at dedi. Atmaya kıyamadıklarım dursun dediğim şeyler. Otoriter davrandı. O ara kapıcı geldi geridönüşüm kutusuna atılacakları ayrı veriyoruz. Aman dedim içine bak işe yarayacakları al kullan kız atıyo kullanılabilir dedim. Olur bakarım dedi. İçim azcık ferahladı.
Kızım kankası için ev hediyesi yaptırdı. Ressamlığım işe yarasın bari. Yapıp yapıp eve dolduruyorum tabloları. Beni baya sıkıştırdı. Hadi anne bitir diye. Gerçi ilk yaptığımın renkleri daha güzel geldi bana .
Buda güzel oldu. Islak ıslak koyduk arabaya yüklerin üstüne ve kızı İstanbula götürdük. Oğlan ehliyet aldı ya duramadı arabada. Ben süreyim dedi durdu.
Kızın yeni evi iki oda bir salon. Daha küçük bekliyordum değilmiş. Kapıda telefon bağlı arıyor bakkalda sipariş veriyor, geliyor kapıya. Gelen olursa arıyorlar bilgi veriyorlar. rahat bir site. Daha tam yerleşmedi. yerleşince güzel olacak.
Kızı bıraktık dönüş yoluna çıktık. Oğlan arabayı istiyor ben süreyim diyor. Adapazarından sonra verdi arabayı babası. Ve derste başladı. Kamyonlara yanaşma, arkadan hızlı gelene yol ver. Kafa çıkaran otobüslere kamyonlara dikkat et gibi. tabi sakin değilde bağırarak söyledi. çünkü üzerimize gelen otobüsten kaçmadı oğlan yol benim diye. Meğer eşim arabayı iyi kullandığı için fark etmiyormuşum tehlikeleri. Oğlan kullanınca bende gördüm trafiğin tehlikelerini ve ben de öğrendim.
Eve gelince yolun sitresinden hepimiz yorulmuşuz hemen yattık ama dinlenemedik. Bir hafta sonuda böyle geçti.
22 Nisan 2013 Pazartesi
23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı
."Küçük hanımlar, küçük beyler . Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız. Memleketi asıl aydınlığa
boğacak sizsiniz.Ne kadar mühim ve kıymetli olduğunuzu düşünerek ,ona
göre çalışınız. Sizlerden çok şeyler bekliyoruz. " Gazi Mustafa Kemal
Atatürk
görsel: cagdasblog.com dan alıntıdır.
yazı: ilkokuma.com dan alıntıdır.
görsel: cagdasblog.com dan alıntıdır.
yazı: ilkokuma.com dan alıntıdır.
23 NİSAN ULUSAL
EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI
( 23 Nisan )
23 Nisan 1920
Büyük Millet Meclisi'nin açılış günüdür. Her 23 Nisan günü Ulusal Egemenlik ve
Çocuk Bayramı’nı birlikte kutlarız.
Egemenlik
yönetme yetkisidir. Ulusal egemenlik; yönetme yetkisinin ulusta olmasıdır.
Osmanlı imparatorluğu döneminde egemenlik padişahta idi. Padişah ülkeyi
dilediği gibi yönetirdi. imparatorluğun son yıllarında padişahlar rahatlarını
düşündüler. Yurt bakımsız kaldı. Ülke sorunları yüzüstü bırakıldı. Bu sırada
Birinci Dünya Savaşı başladı. Savaş dört yıl sürdü. Bizimle birlikte
olanlar savaşta yenildi. Savaş kurallarına göre biz de yenilmiş sayıldık.
Yurdumuz İngilizler, Fransızlar, Yunanlılar, İtalyanlar tarafından paylaşıldı.
Padişah ve yandaşları ülkenin paylaştırılmasına ses çıkarmadılar.
Mustafa Kemal
Paşa Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı başlatmak için İstanbul’dan Samsun'a 19 Mayıs
1919 günü geldi. Samsun'dan Amasya'ya, oradan Erzurum'a ve
Sivas’a gitti. Sivas ve Erzurum'da kongreler topladı. Mustafa Kemal Paşa
egemenliğin ulusta olduğuna inanıyordu. Bu inançla «Ulusu yine ulusun gücü
kurtaracaktır. Tek bir egemenlik vardır, o da ulusal egemenliktir» diyordu.
Yurdun dört bir yanından seçilip gelen temsilciler - milletvekilleri -
Ankara'da 23 Nisan 1920 günü toplandılar.
İlk Büyük Millet
Meclisi'nin toplandığı yapı Ankara'da Ulus Alan'ından istasyona giden caddenin
başındadır. Bugün Kurtuluş Savaşı Müzesi olan bu yapı tek katlıdır. O
yıllar ülkemiz yokluk yoksulluk içindeydi. Milletvekillerinin oturduğu sıralar
bir okuldan getirildi. Meclis gaz lambası ile aydınlanıyor, soba ile
ısınıyordu. Top seslerinin Ankara'da duyulduğu zamanlarda bile meclis düzenli
toplandı.
Ulusal Kurtuluş
Savaşımızla ilgili bütün kararlar bu mecliste alındı. Mustafa Kemal Paşa'nın
önderliğinde ulusumuz dünyaya Ulusal Kurtuluş Savaşı dersi verdi. Ezilen
uluslara kurtuluş yolunu açtı. Bağımsızlık savaşının öncüsü olan kurtuluş
savaşımız yeryüzünün öteki uluslarına örnek oldu.
23 Nisan 1920
ilk Büyük Millet Meclisi'mizin toplandığı gündür. 23
Nisan, ulusun yönetme yetkisini kullanmaya başladığı gündür. Bu gün Milli Egemenlik
Bayramı'mızdır.
23 Nisan dünyada
kutlanan ilk çocuk bayramıdır. Atatürk'ün Türk çocuklarına armağan ettiği bu
bayram şenliklerine son yıllarda yabancı ulusların çocukları da katılmaya
başlamıştır. Atatürk çocuklara çok değer verir, gezilerinde okullara uğrar,
ders dinler, sorular sorardı. «Bugünün küçükleri yarının büyükleridir.» diyen
Atatürk, yönetimin bayram süresince öğrencilere bırakılması geleneğini
başlattı. 23 Nisan'da yönetim birimleri seçimle gelen kurullar bir süre
çocuklara bırakılır. Bu güzel gelenek her yıl yinelenir. Her 23 Nisan'da
yurdumuz bir bayram alanı olur. Çocuklar törenlerde konuşmalar yaparlar,
şiirler okurlar. Gece fener alayları düzenlenir.
23 Nisan Ulusal Egemenlik
Bayramı egemenliğin ulusta olduğu düşüncesinin kabul edildiği gündür. Çocuk
bayramımızdır. Yarının büyükleri olan siz çocukların bayramıdır.
Sevgili
Arkadaşlar;
23 Nisan 1920,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin açıldığı gündür.. Atatürk, 23 Nisan gününü,
bayram yapalım diye biz çocuklara armağan etmiştir.
Meclisimiz,
Kurtuluş Savaşı’nın en ateşli günlerinde açıldı. Birinci Dünya Savaşı’ndan
yenik çıkan Osmanlı Devleti’nin içine düştüğü durumu, düşmanlarımızın yurdumuzu
paylaşmak için topraklarımıza nasıl saldırdıklarını ve Atatürk’ün Samsun’a,
Amasya’ya Erzurum’a ve Sivas’a hangi zor şartlar altında gittiğini hepiniz
biliyorsunuz. Mustafa Kemal Atatürk, düşmanı topraklarımızdan, ancak savaşarak
atacağımıza inanıyordu. Bu nedenle, ülkemizin ileri gelenlerini bir meclis
çatısı altında toplamak için var gücüyle çalıştı. 23 Nisan 1920 günü, Ankara’da
ilk Meclis Toplantısı yapıldı. Padişah İstanbul’da, milletin vekilleri ise
Ankara’daydı. Artık padişahın hiçbir etkinliği kalmamıştı. Çünkü bu millet,
ulusal egemenliğini kazanmak istiyordu. Bütün kararları meclis veriyor ve
padişahı devreden çıkarıyordu. Sonunda Kurtuluş Savaşımız kazanılmış, Ulusal
egemenliğimiz ise padişahın elinden alınıp, milletimize verilmişti.
Ulusal kelimesi
ulustan türemiştir. Ulus, aynı zamanda Millet kelimesinin de karşılığıdır.
Aralarında dil, duygu, gelenek ve görenek birliği olan insanlar topluluğuna
ulus, ya da millet diyoruz. Egemenlik ise; hâkim olma, yönetme gücünü elinde
bulundurma anlamına gelir.
Öyleyse, Ulusal
Egemenlik sözlerinden şunları anlayabiliriz; Ulusu meydana getiren insanların,
yönetme yetkisini bütünüyle elinde bulundurması. Elbette ki, bir ulusu meydana
getiren bütün fertlerin yönetici olması düşünülemez. Ulus, yani millet,
yetkisini vekilleri aracılığı ile kullanmaktadır. Kim bilir belki de, gelecekte
milletimiz, kendisine vekil olmak için bizlere de yetki verebilir.
Bu büyük bayram,
hepimize kutlu olsun!..
23 NİSAN
23
Nisan 1920 günü. Büyük Millet Meclisi
Ankara'da toplanarak ulusun egemenliğini
ilan etmişti. O heyecanlı günü yaşamış olan
bir büyüğümüz şunları anlatıyor :
O
gün, şimdiki Ulus Meydanında bir tabur piyade sıralanmıştı. Askerlerin
arkasında da Ankaralılar toplanmıştı.
Saat on dörtte,
birkaç yüz kişilik bir kafile, başlarında Mustafa Kemal olduğu halde Taşhan'a iniyordu. Bu bir avuç insan, yok edilmek istenen
bir ulusu kurtarmak için birleşmişlerdi. Hepsinin ümidi de Mustafa Kemal'de
idi.
Büyük Millet
Meclisi olarak kullanılacak taş binanın pencerelerine ufak bayraklar asılmıştı.
Binada başka bir olağanüstü durum göze çarpmıyordu. Sağdaki küçük kapıdan, önce
Mustafa Kemal, mebuslar içeriye girdiler. Bir koridoru geçtikten sonra sağdaki
salona girdiler. Salonda tahta bir kürsü tam kapının karşısına konmuştu.
Oturmak için de okul sıraları dizilmişti. Salonu ısıtmak için bir soba
kurulmuştu. Sobada eğri büğrü bir kaç boru yükseliyordu. Tavanda da bir gaz
lambası sallanıyordu.
Herkes
yerine oturunca, Sinop mebusu olan yaşlı bir zat başkanlık kürsüsüne geldi.
Meclisi açtı. Onun bu sırada yaptığı konuşma heyecanla dinlendi.
Meclisin ertesi
günkü toplantısında, Mustafa Kemal, Mondros Mütarekesinden beri geçen olayları
açıkladı. Bundan sonra Büyük Millet Meclisi'nin hak ve yetkilerini belirten bir
teklifi Meclise sundu. Bunun kabul edilmesiyle Büyük Millet Meclisi yasama ve
yürütme yetkilerini kazandı. O günkü toplantıda Mustafa Kemal Birinci Başkan
seçildi. Böylece Büyük Millet Meclisi Başkanı oldu.
DOĞANKARDEŞ
Dergisi'nden
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)