Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

30 Nisan 2014 Çarşamba

Geçen Hafta

Geçen hafta kayınvalidemin bahçesinde bahçe sefası yaptık. Hava biraz serin olsada açık havada olmak çok güzeldi.
 Kısır ve makarna salatasını görümcem, böreği ben, un helvasınıda kayınvalidem yaptı.
 Hepside lezzetliydi. Yeşillikler arasında ruhumuzu dinlendirdik. İki sohbetin belini kırdık.
 Hafta sonu oğlum geldi. Dönmeden önce babannesine uğradık.
 Geçirmeye inen annem poşet istedi. Allah allah ne yapacakki poşeti.
 Meğer bahçedeki leylakları koyacaklarmış.
 İkisi birden leylaklara daldılar. Poşete koydular ve leylaklar İstanbula gitti. Tabi yanında Börekler, sarmalar v.s.
  Yukardaki tabloyu sergi için çerçevelettim. Son rötuşlarını çerçeveden sonra yaptım.
2 mayıs 2014 cuma günü atölyemizin karma sergisi var. Yıl içinde yaptıklarımızdan birkaç tanesini sergileyeceğiz. Ankara İstanbul yolu üzerindeki Bolu High Way'de  sergi salonunda 2-14 mayıs tarihleri arasında sergilenecek. Bu tarihlerde bu yol üzerinde iseniz girip gezmeniz bizi çok sevindirecek.




Afişteki Atlar tblosunu Naciye arkadaşımız yaptı.

24 Nisan 2014 Perşembe

23 Nisan Kutlaması

Bu yıl 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını ziyaret ettiğimiz Yukarı Soku İlk Okulunda kutladık.
                                            Günün anlam ve önemini belirten konuşmayı okul müdürü yaptı.
                                           Minikler gelin-damat olarak vals yaptılar.
                                           Gösteri aralarında şiirler okundu.
                                              Sandalye kapmaca
                                               oyunu heyecanlı oldu.
                                              Müziğin ritmiyle oynayan öğrenciler,
                                             İp çekmece oyunu,

                                      Yerdeki noktalardan top gezdirmece oyunu oynandı.
                         Oyunları göremeyen çocuklar gösteri alanına doğru ilerledi.
                  Arkadan göremediği için ağlayan gelini öne aldık.
                                               Çuvalla zıplayarak ilerleme oyunu,
                                           Gerilen bir ipe çorap asmaca oyunu oynandı.

                                        Daha sonra balonlar uçuruldu.
                                                                  balonlar uçtu uçtu...

                                                Bulutlarla balonlar çok güzel bir görüntü oluşturdu.

                                  Daha sonra tüm çocuklar orkestra eşliğinde oynadılar.
                                          Müdür bey bizi çay içmeye davet etti.
                                           Binanın girişindeki sergi göz dolduruyordu.
                                       Atık malzemelerden yapılmış figürler çok güzeldi....
                                             Öğrencilerin ellerine sağlık.
                                                Kaşıktan çiçekler...
                                                  Tabaktan kuğular...
                                                          Bardaktan inekler vardı.
                                               Karpuz ve ayçiçekleri iştah açıcıydı..

                                            Kelebekler de hoş geldiniz okulumuza diyordu...

23 Nisan 2014 Çarşamba

23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı Neden Kutlanır?


23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı Neden Kutlanır?

23 Nisan 1920, Türk Milletinin iradesini temsil eden Birinci Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı ve Türk Halkının Egemenliğini ilân ettiği tarihtir.

Atatürk, 23 Nisan 1924′te ‘23 Nisan’ gününün bayram olarak kutlanmasına karar vermiştir. Bu tarihten 5 yıl sonra 23 Nisan 1929’da Atatürk bu bayramı çocuklara armağan etmiştir ve 23 Nisan ilk defa 1929 yılında Çocuk Bayramı olarak da kutlanmaya başlanmıştır. 1979′da, yine ilk olarak altı ülkenin katılmasıyla uluslararası boyuta taşıdığımız bu millî bayramımıza, ortalama olarak her yıl kırkın üzerinde ülkeden gelen ve Türk çocuklarının misafiri olan yabancı ülke çocukları da katılmaktadır. Dünya’da çocuklarına bayram hediye eden ve bu bayramı bütün dünya ile paylaşan ilk ve tek ülke Türkiye’dir.

Türk milletinin gönlünde, onun bağımsızlığının sarsılmaz ifadesi olarak en önemli yeri işgâl eden 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, her yıl yurdumuzda ve yurtdışındaki temsilciliklerimizde, bütün kurumlarımızda, okullarımızda ve her evde çeşitli etkinliklerle kutlanarak millî birliğimizin kenetlenmiş ifadesini temsil etmektedir.
Büyük Önder Atatürk’ün düşüncesinde çocuklar, milletin geleceğidir. Onlara duyduğu sarsılmaz güvenin ve büyük sevginin ifadesi olarak, millî bayramımız olan 23 Nisanlar’ı çocuklara armağan etmiştir. Tarihimizin gurur dolu sayfalarının yeni nesillerce öğrenilmesi ve Türk Devleti’nin devamını emanet edeceğimiz yeni Cumhuriyet bekçilerinin bu bilinçle yetişmesi amacıyla 23 Nisanlar, önemli birer vesiledir.

Milletimize ve bütün çocuklara kutlu olsun.

 http://www.forumdas.net/konu/23-nisan-ulusal-egemenlik-bayramini-neden-kutluyoruz.90434/ alıntı.
Geçen yılın yazısı burada.

21 Nisan 2014 Pazartesi

İZ BIRAKANLAR (Nurhayat)

Yaşamın Kıyısında bloğunun sahibi arkadaşım Nur yeni bir yazı dizisi önerisinde bulundu.
 "İz Bırakanlar" Sevinçle karşıladım bu önerisini. Yaş ilerledikce iz bırakan anılarımız çoğalıyor. Bunları yazmayı istiyordum ama bir itici güç bulamıyordum. Nur'un önerisi çok iyi oldu. Teşekkürler canım.
         NURHAYAT
İlkokul bitince evimizden biraz daha uzak olan orta okula yazdırdı babam beni. İlkokuldan da arkadaşım olan Nurhayatla aynı sınıfa düştüm.
   Okul uzak olduğu için dolmuşla gidip geliyorduk okula. (İzmirliler minibüse dolmuş der.) Hava güzel olursa yayan da gidebiliyorduk.
Genelde öğrenciler haftalık harçlık alırdı ailelerinden. Babam beni çağırır harcamalarımı sorardı. Ben Yol parası ve her gün bir tost hesabıyla harçlığımı alırdım. Kırtasiye masrafı olursa ayrıca isterdik.
  Otobüsle dolmuş aynı paraydı ve biz hangisi önce gelirse ona biniyorduk. Gidiş 25kr, dönüş 25kr, sucuklu tost 25kr. Günlük giderimiz 75 kr. 
 O yıllarda cumartesi günleride okul vardı yarım gün. Tost ile yeni tanışmıştık ve gevrekten pahalıydı. Tenefüste Nurhayatla kantine indik ve günde 1 adet yediğimiz tostlarımızı aldık. Zevkini çıkararak yedik.   Nurhayat: "Ben bir tane daha yicem" dedi. "Paran var mı?" dedim. Baktı eve dönüş için dolmuş parası var. Bende de dönüş için dolmuş parası 25 kr var. Haftanın son günü ve sadece dönüş paralarımız var.
 Nurhayat :"Ben yürüyerek dönerim" dedi.
Ben "Hava kapalı, yağmur yağabilir" dedim.
N : "Olsun ben bir tane daha yiyecem" dedi.
Benim de canım istiyordu ama havanın kapalı olması ve yağmur yağma ihtimali beni durdurdu.
   Derse girdik ve beklenen yağmur başladı ama ne yağmur bardaktan değil sürahiden boşanırcasına yağıyordu. Yağmurun şiddetinden duraktaki bütün dolmuşlar okulun bahçesine gelmişlerdi. Biz okulun bahçesindeki dolmuşlara bininceye kadar bile ıslanmıştık. Felaket gibi yağıyordu yağmur. Dolmuşlar bütün öğrencilerin binmesini bekledi. Ayakta sıkış tepiş dolmuştuk dolmuşa. Sonra hareket ettik.              Dolmuştaki arkadaşlar "aaa kıza bak nasıl ıslanmış" dedi. Yağmurdan zor görünüyordu dışarısı. Dolmuş yaklaşınca kafasını korumaya çalışan ve havada uçar gibi koşan sırılsıklam olmuş kızın Nurhayat olduğunu fark ettim. Bu görüntü hafızama kazındı.Neredeyse 40 küsür yıldır çantamda son kalan paraları idareli kullanırım. Varsayımlara göre hareket etmem.
  Öğretmen olduktan sonra da bu örneği kullanarak ekonomik olmayı, ileriyi düşünerek hareket etmeleri gerektiğini anlattım öğrencilerime.
   Şu an aklıma geldi  yağmurda koşan bir kız sülueti resmi mi yapsam acaba?
Tüm arkadaşlarıma sevgiler.

14 Nisan 2014 Pazartesi

Dünya Sanat Günü

 Her konuda ileri görüşlülüğünü gösteren Atatürkümüzün sanatla ilgili bir anısı ile başlayalım yazımıza.

"Savaş sırasında cephede bir resim bulur Mustafa Kemal... "Kim yaptı bunu?" diye sorduğunda hemen askeri çağırırlar. "Bunu sen mi yaptın çocuk?" der Paşa. "Evet paşam" der asker. Yanlış bir şey yaptığını sanarak korkmuştur asker. Paşa askeri bu güzel çalışması için tebrik eder ve yaverlerine dönerek askerin derhal evine gönderilmesini ister. Asker şaşırarak "Savaşın ortasındayız paşam. Beni neden gönderiyorsunuz? Ben de sizinle birlikte savaşıp ülkem için canımı vermek isterim" der. Paşa bunun üzerine tarihe geçen, herkese ders olması gereken o cümleyi kurar...

"Ülkenin sanata ve sanatçıya en çok ihtiyacı olan dönem asıl budur. Sen ülken için sanatını icra etmeye devam et. Savaşılması ve ölünmesi gerekiyorsa biz ölürüz."

Sanatsız kalan milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir. M.K Atatürk "

TÜRKİYE'NİN GİRİŞİMİYLE "DÜNYA SANAT GÜNÜ" BELİRLENDİ…
 LEONARDO DA VİNCİ'NİN DOĞUM GÜNÜ 15 NİSAN ARTIK "DÜNYA SANAT GÜNÜ"!
MEKSİKA’NIN GUADALAJARA KENTİNDE YAPILAN 17. DÜNYA PLASTİK SANAT DERNEKLERİ GENEL KURULU’NDA (A.I.A.P) TÜRKİYE’Yİ TEMSİL EDEN UPSD’NİN (ULUSLARARASI PLASTİK SANATLAR DERNEĞİ) ÖNERİSİYLE
LEONARDO DA VİNCİ’NİN DOĞUM GÜNÜ OLAN 15 NİSAN, “DÜNYA SANAT GÜNÜ” İLAN EDİLDİ!

Meksika’nın Guadalajara kentinde “Instituto Cultural Cabanas” da 2 yıl önce yapılan 17. Dünya Sanat Dernekleri (A.I.A.P.) Genel Kurulu’nda, Türkiye’yi temsil eden Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği’nin girişimiyle, ünlü İtalyan Sanatçı Leonardo Da Vinci’nin doğum günü olan 15 Nisan, “Dünya Sanat Günü” ilan edildi.
Bolu Sanat ın facebook sayfasından alıntı.
Arkadaşlar güzel mamalar yaparak bu günü atölyemizde kutladık. Börekler tatlılar, kısırlar...
 Şenol hanımın yaptığı kedi batmaz favorimizdi.

 Rejimmi o da neymiş.

Antalya Belek

Eşimin toplantıları nedeniyle nisan başı Antalya'ya gittik.
 Eşim arabayla gitmeyi tercih etti. Konya ovasında ilerlerken iki kere radara yakalandık.
 Birinde 127 ile diğerinde 112 ile. Hız sınırı 90. Bomboş üç şeritli yollarda 90 ile gitmek çok yavaş geldi bize...
 Onun haricinde yol güzeldi. Hele torosların karlı dağlarını görünce fotosunu çekmeden duramadım.
 Otele geçen yılda gelmiştik ve otel binasının içindeki bir oda da kalmıştık. Bu sene bahçedeki evlerde kalınca çok sevindim.
                                             Ağaçlar ve yeşillik çok güzeldi.


 Eşim seminerlere, toplantılara katılırken ben havuz başında arkadaşlarla çay sefası yaptım.
                                              Arkadaşlarla sohbet ettim. Güneşten yararlandım.

                                             Deniz kenarına gelip manzarayı seyrettim.
                                             Henüz denize girilmiyordu.
 Denize gidip gelirken bir derenin üzerinden geçiliyordu. O da ayrı bir güzellikti.

                                         Evlerin arasında da büyük bir yüzme havuzu vardı.
                                                 Evimizden otelin ana binasının görünüşü...
                                                 Girişe dikilmiş hercailer...
                                               Kaldığımız son akşamın yemek masası
                     Başka akşamlar self servisdi. Son akşam hazır yedik.
                        Ertesi gün yola çıkmadan evlerin arasındaki havuzuda görüntüledik.
 Ağacın sağ dibinde taşın üstünde büyük bir kertenkele. Kapıları açık bırakırsanız evlerede giriyorlarmış.
 Bir sincap ağaçtaydı ve ben makinayı çıkarıncaya kadar indi. Rast gele bastım. Ağacın altında zıplarken yakalamışım. Sincaplar insandan kaçmıyorlardı, birbirleri ile oynuyorlardı.
 Dönüş yolunu Isparta üzerinden yaptık. Eğridir gölünün yanından geçerken fotosunu çektim.

 Eskişehiri geçtikten sonra mola verdik. Ben bir gözleme, eşim sucuk ızgara istedi. Masaya bakarmısınız atıştırmalıklar bizden deyip doldurdular. İkimizede sucuk ızgara, ikimize de gözleme. Bitiremezseniz sararız dediler. Daha öncede bamya çorbası verdiler bizden deyip. Çaylar bittikçe doldu. Çok güler yüzlüydüler. Daha size bal vereceğiz. sonra bizden kargoyla isteyeceksiniz dediler. Bizden bizden deyip parasını aldılar tabi ama güleryüzlerine değerdi.
                                              Polatlıdan geçerken Atatürk heykeli karşıladı bizi.
Ankara üzeri Bolu'ya geldik. Dönüşte ceza yemeden evimize geldik. Yollarda çok yorulmuşuz.
Geçen yılın yazısı burada.   http://sevgininruhu.blogspot.com.tr/2013/07/belek.html